3- Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler,
4- Onlar ki, zekat (vazifelerini) yerine getirirler,
5- Ve onlar ki, iffetlerini korurlar,
6- Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir.
7- Şu halde, kim bunun ötesine gitmeyi isterse, işte bunlar , haddi aşan kimselerdir.
8- Yine onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler,
9- Ve onlar ki, namazlarını muhafaza ederler,
10- İşte asıl onlar varislerdir.
11- Ki, Firdevs'e varis olan bu kimseler orada ebedî kalırlar.
12- And olsun biz insanı, çamurdan, bir sülâleden (süzülüp çıkarılmış çamurdan) yarattık.
13- Sonra onu emin ve sağlam bir karargahta (rahimde) nutfe (sperma) haline getirdik.
14- Sonra nutfeyi bir alaka (embrio) yarattık, derken o alakayı bir mudga (bir çiğnem et parçası halinde) yarattık, derken o mudgayı bir takım kemik yarattık, derken o kemiklere bir et giydirdik, sonra onu diğer bir yaratık olarak teşekkül ettirdik. Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah, pek yücedir.
15- Sonra siz bunun ardından, muhakkak ki öleceksiniz.
16- Sonra da siz, şüphesiz, kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz.
17- Andolsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz, yaratmaktan habersiz değiliz.
18- Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu yerde durgunlaştırdık. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter.
19- Böylece onun (yağmurun) sayesinde sizin yararınıza hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik ki, bunlarda sizin için bir çok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz.
20- Tûr-ı Sinâ'da (dahi) yetişen bir ağaç da meydana getirdik ki, bu ağaç, hem yağ, hem de yiyenlerin ekmeğine katık edecekleri (zeytin) verir.
21- Hayvanlarda da sizin için elbette ibretler vardır. Onların karınlarındakilerden size içiririz. Onlarda sizin için birtakım faydalar daha vardır; ayrıca etlerini yersiniz.
22- Hem onlara ve hem gemiye yüklenirsiniz.
23- And olsun biz, Nûh'u kavmine gönderdik. "Ey kavmim dedi, Allah'a kulluk edin. O'ndan başka tanrınız yoktur. Hâlâ sakınmaz mısınız?"
24- Bunun üzerine, kavminin içinden kâfir kodaman topluluğu "Bu, dediler, tıpkı sizin gibi bir beşer olmaktan başka bir şey değildir. Size üstün ve hakim olmak istiyor. Eğer Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki bir melek gönderirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık."
25- "Bu, yalnızca kendisinde delilik bulunan bir kimsedir. Öyle ise, bir süreye kadar ona katlanıp (durumu) gözetleyin bakalım."
26- Nuh: "Rabbim! dedi, beni yalana çıkarmalarına karşı bana yardım et!"
27- Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Bizim nezaretimiz altında ve vahyimizle gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al. Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır!
28- Sen, yanındakilerle beraber gemiye yerleştiğinde: "Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a hamdolsun" de.
29- Ve de ki: "Rabbim! Beni mübarek bir yere indir. Sen, konuklatanların en hayırlısısın."
30- Şüphesiz bunda sizin için birtakım ibretler vardır. Çünkü biz, kullarımızı böyle denemişizdir.
31- Sonra onların ardından bir başka nesil getirdik.
32- Bunun üzerine, onlar arasından kendilerine, "Allah'a kulluk edin; çünkü sizin O'ndan başka bir tanrınız yoktur. Hâlâ Allah'tan korkmaz mısınız? (mesajını ileten) bir resul gönderdik.
33- Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı yalanlayan ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz kodaman güruh dedi ki: "Bu dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer."
34- "Gerçekten, tıpkı kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz herhalde ziyan edersiniz."
35- "Size, öldüğünüz, toprak ve kemik yığını haline geldiğinizde, mutlak surette sizin (tekrar) meydana çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?"
36- "Heyhât o size vaad edilen şey ne kadar uzak!"
37- "Dünya hayatından başka gerçek yoktur. (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek değiliz."
38- "Bu adam, sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir; biz ona inanmıyoruz."
39- O Peygamber: "Rabbim, dedi, beni yalanlamalarına karşı bana yardımcı ol!"
40- Allah şöyle buyurdu: "Pek yakında onlar pişman olacaklar!"
Zuletzt von prof7780 am 12/4/2008, 03:36 bearbeitet; insgesamt 2-mal bearbeitet
prof7780 MODERATOR
Anzahl der Beiträge : 2355 Alter : 47 Devlet/Sehir : BRD/ Baden-Württemberg is alani/Hobi : Issiz Adamin Isi Coktur Anmeldedatum : 30.03.08
41- Nitekim, Hak tarafından korkuç bir ses yakalayıverdi onları! Kendilerini hemen çepeçevre kuşattık. Zalimler topluluğunun canı cehenneme!
42- Sonra onların ardından bir başka nesil getirdik.
43- Hiçbir ümmet, ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir.
44- Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik. Herhangi bir ümmete peygamberlerinin geldiği her defasında, onlar bu peygamberi yalanladılar; biz de onları birbiri ardından (yokluğa) yuvarladık ve onları efsâne yaptık. Artık iman etmeyen kavmin canı cehenneme!
45- Sonra birtakım âyetlerimiz ve açık bir ferman ile Musa'yı ve kardeşi Harun'u gönderdik.
46- Firavun'a ve ileri gelenlerine de (gönderdik). Bunun üzerine onlar kibire kapıldılar ve ululuk taslayan zorba bir kavim oldular.
47- Onun için: Biz, dediler, "kavimleri bize kölelik ederken bizim benzerimiz olan bu iki adama inanacak mıyız?"
48- Böylece onları yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular.
49- Andolsun biz Musa'ya belki onlar yola gelirler diye, o kitabı da verdik.
50- Meryemoğlunu ve annesini de (kudretimize) bir alâmet kıldık; onları, yerleşmeye elverişli, sulu bir tepeye yerleştirdik.
51- Ey peygamberler! Temiz ve helal olan şeylerden yiyin; güzel amel ve hareketlerde bulunun. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı bilirim.
52- "Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakının." (denildi).
53- Derken insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her grup, kendinde bulunan ile sevinip böbürlendi.
54- Sen şimdi onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!
55- Sanıyorlar mı ki, onlara verdiğimiz servet ve oğullar ile,
56- Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz. Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.
57- Rablerine olan saygıdan dolayı titreyenler,
58- Rablerinin âyetlerine inananlar,
59- Rablerine ortak tanımayanlar,
60- Ve, Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri titreyerek yapanlar;
61- İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.
62- Biz hiç kimseyi, gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız. Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.
63- Hayır, onların kalpleri bu hususta cehalet içindedir. Ayrıca onların bundan öte birtakım kötü işleri vardır ki, onlar bu işleri yapar dururlar.
64- Nihayet, refah ve bolluk içinde olanlarını sıkıntıya uğrattığımızda, bakarsın ki onlar feryadı basarlar.
65- Boşuna feryad etmeyin bugün! Zira bizden yardım göremeyeceksiniz.
66- Çünkü âyetlerimiz size okunurdu da, buna karşı siz arkanızı dönerdiniz.
67- Kafa tutardınız ve geceleyin hezeyanlar savururdunuz.
68- Onlar bu sözü (Kur'ân'ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, daha önce geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?
69- Yoksa peygamberlerini tanımadılar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?
70- Yoksa onda bir delilik olduğunu mu söylüyorlar? Aksine o, kendilerine hakkı getirmiştir. Halbuki onlar haktan hoşlanmamaktadırlar.
71- Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunan kimseler bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirirler.
72- (Resulüm!) Yoksa sen onlardan bir haraç mı istiyorsun? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
73- Gerçek şu ki sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.
74- Fakat ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan çıkmaktadırlar.
75- Eğer onlara acıyıp da için de bulundukları sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında büsbütün direnirlerdi.
76- Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru' ve niyazda da bulunmadılar.
77- Nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır!
78- Halbuki sizin için o kulağı, o gözleri ve o gönülleri yaratan O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz!
79- Ve sizi yeryüzünde yaratıp türeden O'dur. Sırf O'nun huzuruna toplanacaksınız.
80- Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O'nun eseridir. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız?